Yaşam

Portakalda ‘Magarsus’ ya da vitamin, Sarıbahçe’de giyotin!

Adını tiyatrosuyla ünlü Adana Karataş’taki bir antik kentten alan ‘Magarsus’ ilk iki bölümüyle BluTv’de yayınlandı. Şehri mitolojik arka planına oturtan dizi, sahil kasabası Sarıbahçe’de, deniz manzaralı sıralarında bir “narenciye krallığında” geçiyor. Narenciye tüccarı Halil Kurak ve üç varisinin güç mücadelesini konu alan dizi, tekinsiz portakal bahçeleriyle dikkat çekiyor!

Diziyi değerlendirmeden önce kısaca konudan bahsedelim. Halil Kurak, belediye başkanını değiştirmekle tehdit edebilen ve ziraat odası üyelerini azarlayabilen, memleketi Sarıbahçe’de güçlü bir dehşete kapılıyor. Ancak kibri topraktan veya insan gücünden değil, talihinden ve aklından gelir. Bir zamanlar şehre bir liman yaptıran ve kasabayı geliştiren Arid, tekel haline geldi. Bunun farkında olmadan bölgede kuşlar uçmaz ve portakal satılmaz.

Halil Kurak’ın iki kırmızı çizgisi var. “Ağaca tırmansak ayakkabımız yerde kalmaz” diyen Kurak’a göre, yaşadığı yere Amerikalılar ve uyuşturucu giremiyor. Halil Kurak, üç çocuğu ve bir yeğeniyle yaşarken onların dertleriyle uğraşırken, belalar da ardı ardına kapıyı çalar. Öncelikle bir bahçe sahibi mülkünü belirlenen fiyattan satmak istemez. Ardından Amerikalılar ilçeye girmek için hamleler yapar. Sonunda bir uyuşturucu satıcısı Kurak’ın yanına gelir ve ona iş teklif eder. Peki Kurak, aylak oğlu Turgut, hırslı kızı Tansu ve hızlı tempolu yeğeni Beton ile savaşa hazır mı?

BLUTV VE UYARLANABİLİRLİK DURUMLARI

‘Magarsus’u dizinin hikayesine ve formatına bağlayabileceğimiz BluTv’nin Adana’ya olan ilgisinden yola çıkarak değerlendirmeye başlamalıyız. Düşük bütçeli bir YouTube dizisi olarak yayın hayatına başlayan ‘Sıfır Bir’ BluTv tarafından satın alındığında Adana’da sokakta şiddeti konu alan bu kadar çok dizinin çekileceğini kimse tahmin edemezdi. BluTv birkaç sezon boyunca ‘Zero Bir’i üretti, çok sayıda abonelik sattı ve devamı gecikmedi. Dizinin yan ürünleri olan ‘Sokak Çocukları’ ve ‘Kıyma’ gibi diziler geldi. Bu dizilerde öne çıkan, gettoyla bütünleşen şiddetin diliydi. Üstelik bu dil, eril desteklerinin yanı sıra gayrimeşru hayatla “öteki” parçaları özdeşleştirerek temelde kendisine yer açmıştır. Verilen mesaj çok netti: Fakirler buralarda (yani gözden kaybolduklarında) her türlü hukuksuz menfaati kullandılar ve bir şekilde yolunu buldular. Adana Hürriyet Mahallesi’nde şehrin arka sokaklarında yaşananlar, Menderes İstanbul ve Özal Ankara’ya tepki niteliğindeydi. “Her mahallede bir milyoner olacak” diyen Menderes’e rağmen her mahalle kısaca yanıldı, “Memurum işini bilir” diyen Özal’a “Benim zavallım işini bilir” yanıtı verildi. .”

‘Magarsus’ da bu şiddet dilini, daha arkaik güç mücadelesini zenginlerin dünyasına taşıyor ve elbette ilkel bir zenginliği tanımlıyor. Orta sınıf, çabayı kültürel aidiyetle de test eder. ‘Magarsus’u BluTV’nin Adana dizisine yaklaştıran bir diğer unsur da tarz. Öte yandan final yapan Adanalılar da diziye renk katacak. Turgut’un kendine benzeyen, silahla küfür eden arkadaşları ve özellikle Damar ortalığı karıştırdıkça, muhtemelen ‘Sıfır Bir’i hatırlayacağız.

HAREKETLİ KARAKTERLER, BİR BIÇAK KOMİTESİ

Magarsus’u üç açıdan ele alabiliriz. Karakter evreni, olayların gelişimi ve politik arka plan. Karakterlerle başlayalım. Dizideki Adanalılık özellikle karakterlerin oluşmasında rol oynamıştır. Düzgün ve kötü kalıplar yerine çıkmazları ve zayıflıkları olan insanlar seçildi. Doğal son dönemde online platformlarda görece gerçekçi işler izliyoruz, gerçek hayatta sırıtmayacak karakterlerle karşılaşıyoruz ama ‘Magarsus’ dediğimiz zaman “babasını tanımayan”, deneyen insanlarla karşılaşıyoruz. sıcaktan bunalan ve güneşe ateş eden fevri insanların ötesinde, daha sade bir düzlemde statülerini korumak. Turgut’un babasına isyan edeceği gün gibi ortadadır. Tansu aslında isyan bayrağını çekmiş, derinden ve sessizce ilerlemektedir. Günlerini kendini beğenmiş bir şekilde geçiren Fatoş’un ne yapacağı belli değil. Evlenecek ve bir aile kuracak ama damat nasıl biri? Yine depremden en çok etkilenen betonun karakterinin en garanti olduğu söylenebilir. 98 Adana depreminde ailesini kaybeden ve depremin izlerini ömür boyu taşıyan Beton, oldukça uysal ve biraz da saf bir adamdır.

Baba Halil Kurak’a ne demeli? Tanrı kompleksine sahip olduğu aşikar. Sarıbahçe’yi küçücük dağlar yaratmış, gururunu kimseyle paylaşmak istemiyor. Oğullarına karşı serttir ama kimseye güvenmez, bu nedenle köklü bir otorite sorunu olduğunu söyleyebiliriz. Her an bir tehdit sizi bekliyor. Kaybetme korkusu paranoyaya dönüştü. Halil eşini kaybetmiştir ve çocuklarını da kaybetmek üzeredir… Beton’dan sakladığı bazı şeyler vardır. Vicdanen rahat değildir ve tahtı sallantıdadır. Amerikalılar bir yandan uyuşturucu satıcılarını bastırıyor. Halil Kurak’ın bu baskıya nasıl tepki vereceği merak konusu… Patlayacağı kesin…

Büyük gücün patlamanın arifesinde olduğunu belirttikten sonra olayların gelişimine ve çatışmanın dinamiklerine bakmakta fayda var. Çizilen karakterler bir tekinsizliğe işaret ediyor. Sarıbahçe’nin girişine uyarı levhası dikiyor. En saf Beton bile parayı saklar. Kendine bir ev yapmak için… Amcasının kızı Fatoş’a aşıktır… Yaklaşan evliliğe karşı harekete geçme zamanı gelmiştir. Bu kadar uysal ve özverili olmasına rağmen, beladan kurtulabilir. Turgut delifişek… İcrasını da yakar. Babasının deyimiyle eskiden ortalığı karıştıran muzip yaramaz şimdi bahçeyi yakıyor. Kendini her zaman düşman bulan uyuşturucu bağımlısı bir gencin yeni belalara bulaşması sağduyudur. Ancak dizinin gidişatını etkileyecek asıl güç mücadelesinin Halil ve kızı Tansu’nun ortasında geçeceği anlaşılıyor. Adından dolayı erkek olduğu sanılan Tansu (bu isimde bir kadın başbakanımız olduğu unutulmuştur), bu topraklarda pek rastlanmayan bir şirket yöneticisidir. Babası kadar sert, yeri geldiğinde acımasız ama bir yandan da vizyoner ve diplomasi yanlısı. Bu tavır, babasının karşısına çıkacağını düşünmesine neden olur. Zamanla Amerikalıların Tansu’ya, uyuşturucu tacirlerinin Turgut’a takılacağını öngörebiliriz.

YENİ TÜRKİYE’DEN NOTLAR

‘Magarsus’, tarımın bittiği bir ülkede çekiliyor ve oynadığı iddia bu konuda cüretkarlık gerektiriyor. Ne kadar işe yarayacağını ve siyasete ne gibi beyanatlar vereceğini göreceğiz ama odaklandığı konu ile şimdiden dikkatleri üzerine çektiğini söylemeliyiz. 3-5 yıl önce şehir merkezinde sokağa kasa kasa domates saçan üreticinin haberlerini izlerdik. Bazen römorklar boşalırdı. Emek boşa gidecekti. Hükümet tarafından belirlenen düşük taban fiyatla, çiftçinin mahsulü kolunda kuruyacaktı. İlginçtir ki ‘Magarsus’ta şimdi dizinin başında bir emsal veriliyor. Hükümete gitmek üzere olan bu adamın sağ kolu Halil Kurak, isyan çıkaran yapımcıyı kolundaki portakal kuruyacak diye tehdit ediyor. Üstelik mekanizmayı bir bütün olarak ortaya koyuyor. Üretim araçlarından sadece ağaca sahip olan küçük üretici, bir manyağın yansıması sonucu ağacı kaybedebilir. Küçük üreticinin tüm çabası bir zippo çakmağı yapmaz. Halil Kurak’ın petrol ofisi, ziraat ofisi, ürünlerini Ortadoğu’ya pazarladığı ticaret ağı, market, liman gibi çeşitli işletmelerden lojistik altyapısı var. Aynı zamanda siyasi gücünü göründüğünden daha fazla hale getirme çabasıdır. Halil Kurak her taşın altından çıkabilecek, beklemeyenlerin kafasını patlatabilecek bir adamdır. Çağdaş bir ağ… Topraksız ve kapaksız bir ağ. Yerele hakimdir. Ancak gücü sınırlıdır. Çünkü kendisi için kurduğu dünya artık dönmüyor. Onu yöneten güçler bu kez mavi boncukları diğerlerine dağıtır. Ekonomi, daha fazla satan ve daha fazla kar getiren uyuşturucu ticaretine açıldı, bu yüzden kolayca sıyrılıyor ve emperyal yağma kapsamında kalıyor. Bu bir değişimin habercisidir. Öte yandan cennet dediği ve kendisine ayırdığı kasabası göçmenlerin ilgisini çekmiştir. On yıl önce hayal bile edilemeyen göç dalgaları kıyıları dövüyor. Demek ki Yeni Türkiye sanıldığı kadar yeni değil ve günden güne değişiyor.

Halil Kurak’ın çocukları ile olan çatışması da yeni Türkiye sosyolojisinin bir sonucu olarak değerlendirilebilir. Oğulların isyanı izlenen yolun eskidiğini ortaya koymaktadır. Tansu’nun özellikle Amerika’yı görmüş olması, çıkarlarına uyduğu müddetçe sınırsız bir teslimiyet izlenimi yaratması ve bu izlenimi tamamlayan bencil karakteri ile isteklerinin peşinden gitmesi, hırsız çıkarsa kilidin çalışmayacağını göstermektedir. içeride. Halil, Sarıbahçe’yi geliştirirken kendine bir hapishane inşa ettiğinin farkında mıydı bilinmez, yoksa çocukların bu hapishaneden kaçması kaçınılmaz görünüyor.

MERAKLI MADDE ÜZERİNE ZİRVEDEN GÖRÜNÜM VE OYNAMA

‘Magarsus’un en büyük artısı çatışmayı kusursuz dinamikler üzerine kurması. Kuşak çatışmasını reşit olma, kabuğu kırma, yuvadan uçma motivasyonlarıyla harmanlayan dizi, kardeşler arasındaki çatışmayı da tanımlıyor ve baskın olan uyumsuzluk duygusunun gelişmesine katkıda bulunuyor. Halil Kurak’ın saltanatının çökeceği öngörüsü merak uyandırmıyor, aksine bu yıkımın kanlı mı yoksa kansız mı olacağı sorusunu gündeme getiriyor. Ufukta bir devrim ve iç savaş varken, dış müdahaleler hazır ve kasabanın bereketli toprağına nifak tohumları ekilmek üzere. Çatışma iyi kurulduğunda, prodüksiyon izleyiciyi kazanır. Orta sıradaki tanıdık perdelerden karakterlerimiz konuşsa da sahnelerin titizlikle hazırlandığı ve bir sonraki sahne için hazırlıkların yapıldığı aşikar. Aslında bu dinamik sürece Adana dizilerinden aşinayız. ‘Magarsus’ta hep bir cazibe ve aksiyon peşinde koşan kahramanlarla da karşılaşıyoruz.

Dizinin imaj yönetimi de başarılı. Kamera yaklaşan fırtınayı sezer, zamanında yükselir ve olayları şehirle yanlış yerden ilişkilendirir. Kenti birçok kez zirveden görüyoruz. Portakal bahçeleri, deniz ve antik tiyatro resmi tamamlıyor.

Oyunculuğa gelince; Ercan Kesal ve Çağlar Ertuğrul’un sınırlı kaldığını ancak Merve Dizdar ve Berkay Ateş’in makas payı ile kaldığını görüyoruz. Kesal, dizideki oyunculuğunun bir özetini sunuyor: Can sıkıcı, yerel, her dönemin otoriter… Kesal, bu otoriter formu Bir Zamanlar Anadolu’da adlı sinema filminde bağdaş kurarak oturan muhtar rolüyle yansıtıyor. , ‘Magarsus’ta açıkça ortaya koyuyor. Rahatsız edici ve delici bakışlarıyla kendisinin de İstanbul dışında “yaşandığını” ve hayatın bu şımarık şehirle sınırlı olmadığını hatırlatıyor. ‘Çukur’ dizisindeki rolünden farklı olarak Kesal bu kez kötü denilebilecek bir karaktere sahip ama yine de morali yerinde. Uyuşturucuya ve Amerika’ya karşı. keş rolünde Ertuğrul; Pis, agresif, şımarık bir genç adamı oynuyor. Acıları var, içine atmışlar. Yüzleşmekten kaçınır ama bir yandan hesaplaşmayı arzular. Çevresine yönelttiği öfke, bu arzusunun doğal bir sonucudur. Çerçevesi kalın çizildiği için rolünün sınırlı olduğunu söyleyebiliriz.

Dizdar’ın Tansu’su ve Ateş’in Beton’u nispeten avantajlı. Dizdar’ın yüzü “hırslı kadın” ifadesiyle örtüşüyor. Kariyerinin başında bile 90’lar dizisinde yardımcı bir rolde bile bu yüzden bahsediyordu. Sonrasında hırsına “bodurluğu” da eklemiş ve bir anlamda olumsuz bir imaj üzerinden oyunculuğunu ilerletmiştir. Son yıllarda çok daha olgun performanslar gördük. Şimdilerde ‘Magarsus’ dizisinde tecrübeli bir oyuncu adına oynuyor. Berkay Ateş ise Beton’da pek çok duyguyu yan yana koyabiliyor. Depremin travması, karakterinin boyun eğici yapısı, bu boyun eğmede hissedilen itirazlar ve sevdiği kadının “başkasına ulaşması” ile katlanarak artan yok sayılma duygusuyla Ateş şekil alıp duygudan kaçabilir. duyguya.

Cem Bender ve Burcu Shadedar dizinin diğer oyuncuları. Bender’i uyuşturucu taciri Kilisli Fethi olarak izleyeceğiz. Shadowdar aynı zamanda konutun sessiz kızı Fatoş’u canlandırıyor. Usta oyuncu Menderes Samancılar da avukat olarak karşımıza çıkıyor.

**

‘Magarsus’, yeni Türkiye’den bir yerel tekel portresi sunuyor ve tarımın mevcut durumunu vurguluyor. Tarih boyunca korsan yağmalarının hedefi olan birçok Akdeniz kıyı kenti gibi, hem saldırılara göğüs geren hem de ticarete yön veren antik kentten bu yana siyaset hiç değişmedi. Muhtemelen şehrin güçlülerin sahne aldığı açık hava tiyatrosunda oynanan bir oyundur bu.

‘Magarsus’ portakaldaki vitaminlerin bahçe sahiplerine meydan okuduğu, mahsulü yaktığı, sözünü çiğnediği günlerden anlatıyor. Tüm saygının kaygıya dayalı olduğu, bir portakalı çekerseniz tüm kolların ineceği, görünmeyen duvarların yıkılacağı hassas bir istikrar izliyoruz. Ve Sarıbahçe’deki giyotinler zirveye inmeye hazırlanıyor!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu